RSS

KİRLENMEK GÜZELDİR!

Görsel

— Bırakın çocuklarınız oyun oynasın, kirlenerek öğrensin, hayatı keşfetsin.
Çünkü hayatı deneyimleyerek öğrenen çocuklarınız daha hızlı gelişim sağlıyor.
Anneler, siz kirleri dert etmeyin; çünkü OMO varsa, “Kirlenmek Güzeldir”.

Ulusal limited şirket Unilever, 1930 yılında Hollandalı margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun üreticisi Lever Brothers’ın birleşmesiyle oluştu. Türkiye’deki ilk yatırımını 1952 yılında İstanbul Bakırköy’de kurulan Sana (margarin) fabrikası ile gerçekleştirdi. Gıda ve dondurmada sekiz, ev bakımında altı, kişisel bakımda dokuz markası var. Bunlardan biri, Türk tüketicisi ile 1960’larda İzmir’de tanışan OMO (deterjan). Yaşı 50’ye merdiven dayayanlar anımsarlar, 1966’da “deterjan” demek “OMO” demekti.

OMO’nun;

–  “Çamaşırdır kirlenir, çocuklar böyle öğrenir” diyerek kirlenme olgusuna yeni bir bakış açısı getirdiği 2001’in; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti ya da AKP) kurulduğu yıla denk gelmesi de..

–  Tüm dünyada başlattığı “Kirlenmek Güzeldir” kampanyası ile -denildiğine göre- cesur, farklı ve pozitif bir iletişimi benimsediği (!) 2004’ün;  AK Parti’nin yüzde 41.67’lik oyla birinci parti olduğu yerel seçimlerle aynı yıla denk gelmesi de doğal, hoş bir rastlantı!..

2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’ndan (17 Aralık Operasyonu) sekiz gün sonra İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı  Mehmet Zafer Çağlayan ile  Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar (resmi yazışmalarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınmış gibi gösteriliyor) görevlerinden istifa etti. Oğul Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan şu an tutuklu. Serbest bırakılan oğul Abdullah Oğuz Bayraktar,  “Daha bizi temizlemeleri lazım” diyor.

Takmamalı kafasına!.. “Kirlenmek Güzeldir”!..

Gerçek şu ki; her toplu açılış, halka hitap ve mitinglerinde zaten çevre kirliliğine neden olan ülke yönetiminde söz sahibi olanlar, “Kirlenmek Güzeldir” sözünü 13 yıldır yanlış anlıyorlar!..

 
2 Yorum

Yazan: 29 Aralık 2013 in Haber

 

Etiketler: , , , ,

TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARINA ATA YORUMU

TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARI

Öykü bu ya!.. Atatürk, ete kemiğe bürünmüş, ansızın Pembe Köşk’ün (Çankaya Köşkü) kapısında belirmiş. Kapıyı köşkün altı yıllık yeni sakinleri açmışlar. Önce çok şaşırmış, sonra büyük incelik göstererek güzel söz ve güler yüzle gönül alarak Ata’yı içeri almışlar. Akşam göz alıcı, parlak ve gösterişli bir ziyafet sofrası kurulmuş, hoşbeş edilmiş, Ata’ya ülkedeki son gelişmeler anlatılmış.

Ata;  Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti); düşünce, basın ve internet kullanımı, alkol tüketimi, kürtaj, televizyon ve toplanma özgürlükleri üzerindeki baskılarının arttığı konusunda kaygılarını dile getirmiş dobra dobra.

— “Yapımı, ölümümden üç yıl sonra dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün katıldığı resmi açılışla başlayan ve ertesi yıl dönemin belediye başkanı Lütfü Kırdar tarafından açılan 71 yıllık Taksim Gezi Parkı’nın bir duvarının ‘Taksim Yayalaştırma Projesi’ kapsamında 28 Mayıs 2013’te yıkılmaya başlandığından da, kimi ağaçların yerlerinden söküldüğünden de haberim var!”.. demiş, Ata. Sonra sürdürmüş:

— “Tayyip’in ‘birkaç çapulcu’ diye tanımladığı barışçıl protestocuların ‘doğaya, emeğe ve Taksim’e sahip çıkmak’ için başlattıkları ve ardından on yıllık AK Parti iktidarına karşı ülke çapında ‘tencere ve tava’lı protesto gösterilerine dönüşen eylemlerin bugünkü duruma gelmesinin sorumlusu kim?..

’65’lerde ‘Fruko’, ’82 sonrası ‘Robokop’ adı ile tanınan.. Kask numaraları keçeli kalemlerle, pet şişe çöpleriyle gizlenmiş Çevik Kuvvet polislerinin ve eli sopalı ne idüğü belirsiz sivil zorbaların Otokar Akrep’lerle, TOMA’larla bu barışçıl protestoculara -kimi zaman kırmızı boya katılmış- basınçlı su, kısa aralı biber gazı ve plastik mermilerle acımasız orantısız güç uygulama emrini hangi Pokémon verdi, veriyor?

43’ü ağır 4 bin 177 kişinin yaralanmasının, biri komiser üç kişinin yaşamını yitirmesinin sorumlusu et yiyen zombi kim?..”

Sonra -tartışmalara neden olan alkol düzenlemesine inat- Rum Dimitroeopulo Ailesi’nin yıllanmış “aslan sütü”nü derin üzüntü ile yudumlayarak sabırla dinlemiş köşkün yeni sakinlerini. Gecenin sonunda nezaketen izin isteyip yatak odasına çekilmiş. Köşk, uyku sessizliğine bürünmüş.

Ertesi sabah Ata kahvaltıya beklenmiş… Ama gelen giden yok!.. Öğlen olmuş, yok!.. Köşk sakinleri; “Ne oldu acaba?” merakı ile yatak odasının kapısını çalmışlar incelikle, ses yok!.. Bir daha, bir daha çalmışlar, yine ses yok!.. Çekine çekine yavaşça aralayıp bakmışlar, oda boş!.. Yatağa yaklaşmışlar ayak parmak uçlarına basa basa. Bakmışlar; ütüsü bozulmamış, bembeyaz, tertemiz çarşafın üzerinde yazılı küçük bir kâğıt parçası!.. Notta şöyle yazılıymış:

— “Ben tez elden İstanbul’a, Taksim Gezi Parkı’na gidiyorum. Oradan da Bandırma Vapuru ile Samsun’a geçeceğim. Ata.”

 
Yorum yapın

Yazan: 11 Haziran 2013 in Haber

 

Etiketler: , , , , , ,

Bağlantı

ALIKI VOUGIOUKLAKI (*) – ARABACI (O AMAXAS)

https://plus.google.com/111415012813760362515/posts/9GKkNWjDs4s

Faytonla Büyükada İskele-Sultanahmet Meydanı-Dolmabahçe-Büyükada Dil Burnu Turu

Yönetmen Alekos Sakellarios’un (1913-1991) şımarık kolejli kız Nesrin ya da Liza Petrovasili (Aliki Vougiouklaki) ile âşık olduğu doktor Bülent ya da Prof. Dimitris Papadopoulos’un (Orhan Günşiray ya da Dimitris Papamichael) öyküsünü anlatan “Sıralardaki Heyecanlar” (“Htypokardia Sto Thranio”) (1963) filminden..

Orhan Günşiray’ı (1928-2008) aktör ve şovmen Mehmet Ali Erbil’in babası Sadettin Erbil’in (1925-1997).. Aliki Vougiouklaki’yi (1934-1996) Filiz Akın, Belgin Doruk, Fatma Girik, Muhterem Nur, Sezer Sezin ve Türkan Şoray’ın seslendirmelerini yapan Adalet Cimcoz’un (1910-1970) seslendirdiği filmin Büyükada’da (eski Yunanca adı “prens” anlamına gelen Prinkipos’dur) geçen sahnesinde Faik Coşkun (1914-1978) faytoncu rolünde.

Ne var ki, filmin Türkiye için hazırlanan kopyasında Aliki Vougiouklaki ile başrolü paylaşan Orhan Günşiray’ın yerini, Yunanistan’da gösterilen uyarlamasında Yunanlı aktör Dimitris Papamichael almıştır. Nedeni, Georgios Grivas liderliğindeki EOKA’cı Rum milislerin 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türkleri’ne karşı ada çapında başlattığı katliamlar sonucu Yunanistan ile ilişkilerin gerginleşmesi ve filmin gösteriminin Türkiye’de yasaklanması.

Filmin Yunanistan’da gösterilen uyarlamasında; Aliki Vougiouklaki ile Dimitris Papamichael, Büyükada İskelesi önünde faytona binerler. Ancak “tonton”, “babacan” faytoncu Faik Coşkun; iki âşığı, günümüzde fayton tarifesi 22 TL olan Dil Burnu Piknik Alanı’na götürmek için değişik bir yol boyu izler. Büyükada’dan faytonla önce Sultanahmet Meydanı’na (arka planda Sultan Ahmet Camii ve Ayasofya Müzesi) gidilir, oradan Kabataş’a (arka planda Bezm-i Âlem Valide Sultan ya da Dolmabahçe Camii), oradan yine Büyükada’ya.

Söz konusu şarkının (Müzik: Manos Hacidakis, Güfte: Zeki Müren), filmin Türkçe uyarlamasındaki sözleri şöyle:

ARABACI

“Arabacı, arabacı
Bırak elinden kırbacı
Aşk ne kadar acı
Sevda yolu çabuk geçer
Hızlı gitme ömür biter
Aşkın bana yeter

Bakma sağa, bakma sola
Âşıklar giderler bu yola
Kollarını sen boynuma dola
Arabacı, bırak kırbacı

Arabacı, arabacı
Bırak elinden kırbacı
Aşk ne kadar acı
Sevda yolu çabuk geçer
Hızlı gitme ömür biter
Aşkın bana yeter

Sevda nedir deli gönlüm
Aşksız geçmedi bu ömrüm
Ah, geçmedi ömrüm
Sevgiline gülümserken
Yaz başı vakit erken
Ah, vakit çok erken

Bakma sağa, bakma sola
Âşıklar giderler bu yola
Kollarını sen boynuma dola
Arabacı, bırak kırbacı

Arabacı, arabacı
Bırak elinden kırbacı
Aşk ne kadar acı
Sevda yolu çabuk geçer
Hızlı gitme ömür biter
Aşkın bana yeter”

Söz konusu şarkının (Müzik: Manos Hacidakis, Güfte: Alekos Sakellarios), filmin Yunanistan’da gösterilen uyarlamasındaki sözleri de şöyle:

Ο ΑΜΑΞΑΣ

“Καροτσέρη καροτσέρη
άσ’ το καμουτσίκι απ’ το χέρι
και μην το κτυπάς

Δε χρειάζεται να τρέχεις
όταν τόσο πια κοντά σου έχεις
κείνον που αγαπάς

Άσ’ το τ’ αμάξι μονάχο να κυλάει
κι όπου κι αν πάει για μένα ειναι καλά
όλα είναι εντάξει κι η αγάπη μου είναι πλάι
κι όταν γελάει ο κόσμος μου γελά

Όλα γύρω μου ειναι ωραία
κι έχω την αγάπη μου παρέα
δίπλα μου εδώνά

Άσ’ τη ρόδα να γυρίζει
μια τρελή χαρά με πλημμυρίζει
και με κυβερνά

Άσ’ το το αμάξι..”

(*) Türkiye’de “Aliki Vuyuklaki” adı ile bilinir.

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Mayıs 2012 in Haber, müzik, Sinema

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

ŞARKILARIM DAĞLARA.. SÖZÜM YABANA!..

“Şarkılarım Dağlara” (1), şarkıcı ve besteci Ahmet Kaya’nın (1957-2000) 12 Mayıs 1994’te Gam Production tarafından piyasaya sürülen albümü.. 2 milyon 800 bin satarak o dönemin rekorunu kırdığı yazılı.

“Haydi Söyle”; 14 Mart 2011’de program çıkışı uğradığı silahlı saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulan “İbo”, “İmparator” unvanlı Arap ve Kürt kökenli ses sanatçısı, besteci, yapımcı, sinema oyuncusu, televizyon programcısı İbrahim Tatlıses’in (doğ. 1952) 25 Haziran 1994 yılında Raks Müzik Yapım (2007 yılında iflas etmiştir) tarafından piyasaya sürülen albümü.. 1 milyon 750 bin sattığı yazılı.

“Saza Niye Gelmedin”, Diyarbakır yöresinden bir türkü.. Yukarıda anılan her iki albümde de var.. Her iki albümdeki bilgilere göre; söz ve müziği anonim, derleyeni Ahmet Kaya..

Ne var ki, beş yıl aynı plak şirketinin (Raks Müzik, 1993-1998) sanatçıları olan İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya’dan 44 gün sonra piyasaya sürülen albümünde, “Derleyen: Ahmet Kaya” olarak belirtilen söz konusu türküyü değişik sözlerle yorumluyor (!).

Ahmet Kaya; “Saza niye gelmedin / Söze niye gelmedin / Gündüz belli işin var / Gece niye gelmedin // Üç gün dedin, beş gün dedin / Aylar oldu gelmedin / Geçen Cuma gelecektin / Haftalardır gelmedin // Çaldığım saza mı yanam / Ettiğin naza mı yanam / Alam yari koynuma / Kış yatam, yaz uyanam // Üç gün dedin, beş gün dedin / Aylar oldu gelmedin / Geçen Cuma gelecektin / Haftalardır gelmedin” biçiminde okuyor..

İbrahim Tatlıses; “Saza niye gelmedin söze niye gelmedin / Var gündüz karın eyle gece niye gelmedin / Üç gün dedin beş gün dedin aylar oldu gelmedin / Geçen cuma gelecektin aylar oldu gelmedin / Çaldığım saza mı yanam ettiğin naza mı yanam / Alam yari koynuma kış yatam yaz uyanam / Üç gün dedin beş gün dedin aylar oldu gelmedin / Geçen cuma gelecektin aylar oldu gelmedin” biçiminde okuyor…

TRT ve “Türkü Dostları” kayıtlarına göre söz konusu türkünün kaynak kişisi Ahmet Kaya değil, Lamia Benek.

* * *

Profesyonel müzik yaşamına Güneş Gazetesi’nin (2) 1985’te açtığı müzik yarışmasında THM dalında birincilik alarak atılan (aynı yarışmada öteki dallarda da Emel Müftüoğlu ve Cavit Tanürek birinci olmuştu) TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Ankara Devlet THM Korosu sanatçılarından Emin Taşın ile, gazeteci-yazar B. Murat Öztemir’in İstanbul Cihangir’deki işyerinde tanışmıştım.

Gazeteci ve yazar Ahmet Kahraman, Gülten Kaya Hayaloğlu ve Mahmut Baksi.. Halk müziği sanatçısı, besteci, sinema ve tiyatro oyuncusu Rahmi Saltuk.. Sinema ve dizi oyuncuları Aytaç Arman, Levent İnanır ve Menderes Samancılar.. Şarkıcı ve besteci Ahmet Kaya yine bu “dost sığınağı”nda tanıdığım ünlülerden ilk anımsadıklarım..

Emin Taşın; bir gün, “Ağabey, elimde Ahmet Kaya’ya çok, ama çok yakışacak bir derlemem var. Diyarbakır yöresinden. Kaynak kişiler; Asiye Dicleli, Celal Güzelses, Eşref Atay. Diyorum ki, tanıştırsan bizi. Önayak olsan da bu derlememi değerlendirse” dedi.

Ahmet Kaya’nın, “Şarkılarım Dağlara” adlı albümünün hazırlık günlerinde B. Murat Öztemir’in İstanbul Cihangir’deki işyerine soluklanmak için geldiği bir akşamüstü “Destur!” deyip sözünü ettim. “Telefon et, çağır, gelsin!” dedi.

Emin Taşın, neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar geldi İstanbul’un karşı kıyısından.

Söz konusu derleme, “Saza Niye Gelmedin” idi.

* * *

“Şarkılarım Dağlara” çıktığı gibi yok sattı. Ne var ki, albümün önsözünde köpeği Pako’ya bile teşekkür eden Ahmet Kaya; ne Asiye Dicleli’ye, ne Celal Güzelses’e, ne Emin Taşın’a, ne Eşref Atay’a ne bir teşekkür ediyor, ne de adlarınıı anıyordu.

Emin Taşın, incinmiş, kırılmıştı. Ahmet Kaya aleyhine gecikmeksizin manevi tazminat davası açtı, beni de tanık gösterdi.

İki kez girdim Sultanahmet’teki İstanbul Adalet Sarayı’ndaki duruşmalara. Sonra bir daha çağrılmadım.

Sonuç ne oldu?.. Kendisine söz verildiğini duyduğum “ödeme”nin de yapılmadığını sandığım gözden ırak gönülden yakın Emin Taşın biliyordur.

(1) “Şarkılarım Dağlara” adlı albümde sözleri Orhan Kotan’a ait de iki şarkı var: “Gururla Bakıyorum Dünyaya” [kadın vokalisti; Kanal 7’de yayımlanan “Müziklerin Efendisi” (2011) adlı dizinin de yapımcısı, eski haber spikeri Nurten Geroğlu] ve “Özgür Çağrı”.
(Bkz. http://www.ahmetkaya.com/Muzigim.aspx)

Orhan Kotan (1944-1988) ile “Kurdistan Press”in başredaktörlüğünü yaptığı yıl İsveç’te tanışmıştım (Ocak 1993). Yıllar süren gurbet yaşamından sonra 1995 yılında İstanbul’a dönüp “Realite Press” gazetesinin yayınını örgütlemişti.

“Gururla Bakıyorum Dünyaya” ve “Özgür Çağrı” şiirilerini de B. Murat Öztemir ve ben önermiştik Ahmet Kaya’ya.

(2) Güneş; 12 Eylül Darbesi’nin ardından, İstanbul’da 19 Şubat 1982’de yayına başlayan günlük ulusal gazete. İlk genel yayın müdürü Güneri Cıvaoğlu; ilk dönem yazarları ise Üstün Akmen, Ahmet Altan, Çetin Altan, Cüneyt Arcayürek, Mehmet Barlas İsmail Cem, Güneri Cıvaoğlu, Orhan Duru, Oktay Ekşi, Nazlı Eray, Refik Erduran, Kamuran Gürün, Tahir Kutsi Makal, Yalçın Pekşen, Hasan Pulur, Umur Talu, Ahmet Tezcan, Ayfer Tunç, İrfan Ülkü ve Ardan Zentürk idi. Erdil Yaşaroğlu’nun karikatürleri de gazetede yayımlanmıştı.

6 Mart 1992’de mali kriz nedeniyle kapatıldı, 1996’da Çukurova Holding tarafından satın alınıp 1 Mart 1997’de yeniden yayına başladı.

 
1 Yorum

Yazan: 04 Şubat 2012 in Haber, müzik

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

– Ahhh, ah!.. Ohhh, oh!..

SÖZDE SOYKIRIM YASA TASARISI KABUL EDİLDİ

Fransa Cumhurbaşkanı, Andorra Eş Prensi ve Halk Hareketi Birliği (UMP) Genel Başkanı Nicolas Sarkozy (57), 1.65 metre boyunda..
Eşi İtalyan-Fransız söz yazarı, şarkıcı, aktris ve fotomodel Carla Gilberta Brini Tedeschi Sarkozy ise (45) 1.75 metre!..

Bu, bana hep “Ahhh” ile “ohhh” arasında ne fark vardır?” sorusunu hatırlatır.

Yanıtı, “10 santim”dir…

* * *

Sözde Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasa tasarısı, 23 Ocak’ta Fransa Senatosu’nda 86 “Evet” oyuna karşın 167 “Hayır” oyu ile kabul edildi.

Fransa’da varlığı yasayla kabul edilen sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere 1 yıla kadar hapis ve 45 bin Euro’ya (yaklaşık 110 bin TL) kadar para cezası verilmesini öngören tasarının Şubat ayında Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin onayının ardından yasalaşması ile birlikte “inkârcılar”, Çerçeve Kararı kapsamında AB genelinde 27 ülkede de 1-3 yıl hapis cezasına çarptırılabilecek.

* * *

Tasarısının mimarı Valérie Boyer (50); merkez-sağda yer alan Halk Hareketi Birliği (UMP) ve Fransız Ulusal Meclisi üyesi, Fransa-Ermenistan Dostluk Grubu Başkan Yardımcısı…

Babası, Fransa yönetimince 1.5 milyon kişinin -sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde- katledildiği, çok sayıda kişinin de işkence ve kötü muameleden geçirildiği Cezayirli; annesi -geçmişte Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti haline gelen- Tunuslu.

Bir Alevi özdeyişi, “Aslını inkar eden haramzadedir” diyor. Bilmeyenler için, “haramzade”nin Türk Dil Kurumu (TDK) Büyük Türkçe Sözlük’teki anlamı “piç”…

Aslını inkâr eden Valérie Boyer, bokunda boncuk bulduğu Sarkozy’nin seçim kampanyasında verdiği sözleri yerine getirdiğini, tasarının Senato’dan geçmesinin kendisi için çok önemli bir gurur anı olduğunu söylemiş, bok yemiş!..

* * *

“Popodan bacaklı” Nicolas Sarkozy!..

Daha 11 yaşında iken dadısını baştan çıkarıp onunla cinsel ilişkiye girdiğini itiraf eden ve kendisini “doyumsuz bir zampara” olarak tanımlayan babası Macar..

Annesinin babası Sefarad Yahudisi..

2008’den bu yana iyiniyet elçisi olduğu AIDS, Tüberküloz ve Sıtma ile Mücadele için Küresel Fon’dan 2009’da kurduğu Carla Bruni-Sarkozy Vakfı’na yasadışı aktardığı 3.5 milyon dolarlık (yuvarlak olarak 6 milyon 570 bin TL) kamu fonlarını arkadaşlarına ihalesiz dağıtmakla suçlanan eşi İtalyan kökenli…

Kendisi, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde (22 Nisan ve 6 Mayıs) Ermeni kökenli Fransız seçmenin oyunu almanın ve Güney Kafkasya’daki enerji kaynakları üzerine verilen savaşımdan Ermenistan aracılığı ile pay almanın hesabı içerisinde.

* * *

Sarkozy gibi büyük düşünen, daha çoğunu isteyenler için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onaylı “erkeklik geliştirici” V-Pills var!..

ABD’den ithal!..

Ama onunla da “enine boyuna” ancak yedi santim büyüyebiliyormuş!..

Yani, yine üç santim kısa!..

– Ahhh, ah! Ohhh, oh!..

Teşbihte hata olmasın, “el âlemin derdi darbeli matkap”, besbelli.

Rakibin Sosyalist Parti (PS) cumhurbaşkanı adayı François Hollande’ın dediği denli “pis herifin teki”sin (“sale mec”) sen!..

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Ocak 2012 in Haber

 

Etiketler: , , ,

Ermeni soykırımını inkâra 27 ülkede 1-3 yıl hapis gündemde SÖZDE SOYKIRIM YASA ÖNERİSİ ya da SARKOZY’NİN BOYUNDAN BÜYÜK İŞLERİ ÜZERİNE…

Sözde Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasa önerisi, 22 Aralık 2011, Cuma günü 577 parlamenterin yer aldığı Fransız Parlamentosu’nda, 60 kişinin katıldığı oturumda yaklaşık 50 oyla geçti.

Söz konusu yasa tasarısı; 10 Ocak 2012, Salı günü Senato Başkanlık Divanı’nda gündeme geldi, ardından Anayasa Komisyonu’nda “anayasaya uygunluğu” açısından incelendi.

Fransız Senatosu Kanunlar Komisyonu, 18 Ocak 2011, Çarşamba günü söz konusu önerinin “Anayasa’ya aykırı” olduğu gerekçesi ile Senato’da görüşülmemesini 9’a karşı 23 oyla kararlaştırdı. “Öneri, Anayasa’ya aykırı olmasının yanı sıra ifade özgürlüğü ve araştırma özgürlüğüne de aykırı” diyen Komisyon Başkanı Jean-Pierre Sueur (65, Sosyalist Parti (PS), daha sonra, “Karşı olduğum halde, tasarı konusunda parti kararına uyacağım” açıklamasında bulundu.

Öneri, 23-31 Ocak’ta senatoda kabul edilmesi durumunda yasallaşmakla kalmayacak; “Ermeni soykırımını inkâr”, AB Adalet ve İçişleri Bakanları’nın 19 Nisan 2007’de Lüksemburg’da kabul ettiği, Holokost (Nazi, Yahudi ya da Ha-Shoa; Almanya’nın Nazi dönemi) ve Ruanda (1994) soykırımını temel alan Çerçeve Kararı kapsamına alınarak “inkârcılar, AB genelinde 27 ülkede (1) 1-3 yıl hapis cezasına çarptırılabilecek.

Oysa Türkiye’nin Ermeniler’e karşı soykırım yaptığını devletin en etkin organları ile ileri süren Fransa; söz kendisine geldiğinde, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu bile kabul etmemekte.. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalı…

Sözde Ermeni soykırımı tasarısının mimarı Valérie Boyer (49), Bouches-du-Rhône bölümünü temsil eden Halk Hareketi Birliği (UMP) ve Fransız Ulusal Meclisi üyesi. Babası Cezayir, annesi -geçmişte Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti haline gelen- Tunuslu. Kendisi Bourges, Cher doğumlu.

Bir Alevi özdeyişi, “Aslını inkar eden haramzadedir” diyor. Bilmeyenler için, “haramzade”nin Türk Dil Kurumu (TDK) Büyük Türkçe Sözlük’teki anlamı “piç”…

Aslını inkâr eden Valérie Boyer’in mimarı olduğu yasa tasarısı, “Fransa’da varlığı yasayla kabul edilen Ermeni soykırımını inkâr edenlere en çok 1 yıla kadar hapis ve 45 bin Euro’ya (yuvarlak olarak 110 bin TL) kadar para cezası verilmesi”ni öngörüyor. 2001’de; 1915 olayları “Ermeni soykırımı” diye tanınmıştı.

AYNAYA BAK, GÖR HALİNİ!..

1999’dan bu yana Cezayir’in Devlet Başkanlığı’nı yapan Abdülaziz Bouteflika (74), 2005 ve 2006 yıllarında Fransa’yı soykırım yapmakla suçlamış ve Paris’ten bir özür beklediklerini açıklamıştı. Ancak Fransa iddiaları kabul etmemiş ve konunun tarihçilere bırakılması gerektiğini öne sürmüştü. “Cezayir, sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır” diyen Bouteflika, Fransa’nın Cezayir’de sadece insanlara karşı değil, insanların kimlikleri ve kültürlerine karşı da bir soykırım uyguladığı iddiasında.

Cezayirli üst düzey yönetici ve Mayıs 1945 Vakfı’nın Başkanı Muhammed El Korso, “Fransızlar ve uluslararası kamuoyu bilmelidir ki; Fransa, Mayıs 1945’de gerçek bir soykırım işlemiştir” diyor.

FRANSA’NIN YEDİĞİ HERZELER

— O Fransa ki; Katoliklik etkisi ile Fransız Devrimi sonrası cumhuriyet rejimine karşı çıkarak bir ayaklanma başlatan Vendée bölgesinde yaşayan köylü halkın “kadın, erkek ve çocuklar” ile birlikte tümüyle katledilmesi için General Lazare Hoche’e tam yetki veren bir yasa çıkarmış, Fransız tarihçi, yazar ve senarist Prof. Reynald Secher’e (57) göre 600 bin kişiyi katletmişken (1794)…

— O Fransa ki; Cezair’de yönetimi altında 1.5 milyon kişi yaşamını yitirmiş (Scotsman, 17 Nisan 2006), çok sayıda kişi işkence ve kötü muameleden geçmişken..

— O Fransa ki; 8 Mayıs 1945’te Setif kentinde savaştan sonra vaat edilen bağımsızlık için gösteri yapan halka makineli tüfek ile ateş açılmış, binlerce kişi öldürülmüşken..

— O Fransa ki; Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni bastırmak için Tuğgeneral Jacques Massu komutasındaki 10’uncu Hava İndirme Tugayı’na bağlı özel timi yöneten Açık Hizmet Dokümantasyon ve Karşı-Casusluk (bugünkü Dış Güvenlik Genel Müdürlüğü) işkence tekniği uzmanı Emekli Tuğgeneral Paul Aussaresses (93), bu görevdeyken en az bin 509 kişiyi yargısız infaz ettiğini açığa vurmuşken..

— O Fransa ki; Azerbaycan ve Ermenistan’ın Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını özendirmek amacı ile 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından kurulan Minsk Grubu’nun üç eş başkanından biri (ötekiler ABD ve Rusya) iken 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşayan 106‘sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere 613 Azeri sivilin Ermeniler tarafından toplu biçimde katledilmesini görmezden gelirken..

— O Fransa ki; Orta Afrika ülkelerinden Ruanda’da en yakın dostu ve destekçisi aşırı uç Hutu hükümeti 600 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’yu öldürürken milislere atış eğitimi vermiş, kendi sorumlululuğu altındaki bölgede 200 bin kişinin daha öldürülmesine seyirci kalmış (1994); dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” küstah açıklamasında bulunmuşken..

— O Fransa ki; Iğdır’daki 43.5 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek anıtı “Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türkler Anıt ve Müzesi”ndeki (1999) 1915-1920 tarihleri arasında bölgede yaşayan Ermeniler’in Türkler’i toplu öldürmesini kanıtlayan ve Ermeni Kırımı’nın bir soykırım olduğunu reddeden belge ve eşyaları görmez görüp Paris’in Chaville komünindeki Kanada Meydanı’na Kütahya doğumlu Ermeni papaz, besteci, müzikolog ve koro şefi Komitas Vardapet’in (1869-1935) yontusunu sözde “Ermeni Soykırımı Anıtı” (2002) diye dikmişken (2)..

— O Fransa ki; Fransız liberal-sol Le Monde gazetesine verdiği bir demeçte (1993), “1915 yılında Ermeniler’in Osmanlılar tarafından öldürülmesi bir ‘soykırım’ değil, ‘savaşın bir yan ürünü’dür diyen Princeton Üniversitesi (New Jersey, ABD) profesörlerinden Atatürk Uluslararası Barış Ödülü sahibi (1998) Yahudi kökenli Amerikalı tarihçi Bernand Lewis’i (96), “Ermeni soykırımını inkâr”dan sembolik olarak 1 Frank para cezasına çarptırmışken..

— O Fransa ki; “Ermeni Tehciri’nin (3) ‘soykırım’ olarak tanımlanamayacağını, bunun Ermeni milisler tarafından kışkırtıldığını” söyleyen, Osmanlı ve Türkiye tarihi konusunda uzman Fransız tarihçi Gilles Veinstein (67), Ermeni diasporası’nın (4) tepkisini çekmiş, bunların sonucunda ölüm tehditleri almış ve meslek yaşamı tehlikeye girmiş, ardından da sessizliğe bürünmüşken..

Türkiye’nin Ermeniler’e karşı soykırım yaptığını devletin en etkin organları ile ileri sürmekte; söz kendisine geldiğinde, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu bile kabul etmemekte ve tüm bu olayların tarihçilere bırakılması gerektiğini savunmakta.

KISASA KISAS

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nce kabul edilip İsimlendirme Komisyonu’na havale edilen önergeye göre (sonuç için Fransa senatosundaki oylama bekleniyor);

1- Fransa Büyükelçiliği’nin bulunduğu Paris Caddesi’nin (Kavaklıdere) adı Cezayir Caddesi olarak değişecek,

2- Adını Cezayir kolonisinin bağımsız olmasına izin vererek kendisini iktidara getiren Fransız milliyetçilerini büyük düşkırıklığına uğratan Beşinci Fransa Cumhuriyeti’nin ilk başkanı, Tuğgeneral Charles de Gaulle’den (1890-1970) alan Degol Caddesi’ne (Tandoğan Meydanı, Bahçelievler, Çankaya) Cezayirli ulusal kahramanlardan birinin adı verilecek,

3- Fransa Büyükelçiliği’nin bulunduğu yerde uygun bir alana Cezayir Soykırım Anıtı (Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alev Çakmakoğlu Kuru, anıtın yapımında görev almak istiyor) dikilecek.

SON SÖZ

İş gezileri için gelenler dahil, ülkede yirmi dört saatten az kalanlar hariç tutulmak üzere, yılda ağırladığı yaklaşık 82 milyon turistle “dünyanın en çok ziyaret edilen ülkesi” Fransa, bundan sonra Doğu Türkistan’dan KKTC’ye kadar çoğunluğu Orta Asya’da olmak üzere “Türkçe konuşan 220 milyon insanın sövdüğü ülke” olarak anılacak (Fransızca konuşan insanların sayısı 116 milyon kişi).

Çifte uyruklu yurrtaşlarla birlikte yaklaşık 500 bin Türk’ün yaşadığı Fransa’nın Cumhurbaşkanı (ve Andorra eş prensi) Nicolas Sarkozy’nin (56) kendisini “doyumsuz bir zampara” olarak tanımlayan ve daha 11 yaşında iken dadısını baştan çıkarıp onunla cinsel ilişkiye girdiğini itiraf eden 82 yaşındaki babası (Nagybocsai Sárközy Pál) Macar, annesinin babası (Aron Mallah) Sefarad Yahudisi, eşi (üçüncü) 2008’den bu yana iyiniyet elçiliği yaptığı AIDS, tüberküloz ve sıtma ile mücadele için küresel fon Global Fund’dan 2009’da kurduğu Carla Bruni-Sarkozy Vakfı’na yasadışı aktardığı 3.5 milyon dolarlık (yuvarlak olarak 6 milyon 570 bin TL) kamu fonlarını arkadaşlarına ihalesiz dağıtmakla suçlanan eski İtalyan manken, Fransız müzisyen ve fotomodel Carla Bruni… Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) alınması taraftarı olmadığını açıkça ifade ediyor, “Fransa, kimseye ders vermiyor; ama ders almak da istemiyor” diyor…

Rakibin Sosyalist Parti (PS) cumhurbaşkanı adayı François Hollande (58), senin için boş yere “Halk Hareketi Birliği’nin (UMP) arkasına saklanan pis herifin teki” (Fransızcası “sale mec”) demiyor olsa gerek!..

Çoğu gitti, azı kaldı!.. O Fransa, 22 Nisan ve 6 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde (5) sana hak ettiğin dersi verecek!.. “İkileyecek”, “uzayacak”sın!..

(1) Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovenya ve Yunanistan.

(2) Söz konusu anıtın açılışında; Ermeni kökenli Fransız şarkıcı, söz yazarı, müzisyen, aktör ve Ermenistan’ın Ermenice bilmeyen İsviçre Büyükelçisi (2009) ve BM daimi delegesi (2009) Charles Aznavour da hazır bulunmuştu.

(3) Sevk ve İskân Kanunu (Tehcir Kanunu) – 27 Mayıs 1915’te kabul edilen, savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkında geçici yasa. Ermeniler’e uygulanmış; 422 bin 758’i gönderilmiş, 32 bin 766’sı kalmıştır.

(4) Ermeni azınlıklar. Ermenistan, Türkiye ve İran dışında yaşayan ve kendisini bu adla değerlendiren Ermeniler’e verilen genel ad. Ermenistan dışında 3-4 milyon kadar Ermeni’nin yaşadığı idleri sürülmekte. Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler’in nüfusu Ermenistan’ın nüfusundan (2009 tahmini yaklaşık 3 milyon) çok daha fazla ve bu özelliği ile Ermeniler’in özel bir konumu var.

(5) İlk Fransız kamuoyu ve pazarlama çalışmaları enstitüsü Ifop’un (kuruluşu 1938) yalnız pazar günleri yayınlanan Fransız Le Journal du Dimanche gazetesi için yaptığı ankete göre ilk turda adayların alacağı oy yüzdeleri şöyle:
1- François Hollande (58) – Fransa’nın en büyük sol görüşlü siyasi partisi Sosyalist Parti (PS) adayı, % 28
2- Nicolas Sarkozy (57) – Merkez-sağ Halk Hareketi Birliği (UMP) adayı, % 26
3- Marine Le Pen (44) – Sağcı ve milliyetçi Ulusal Cephe Partisi adayı (FN)], % 19
4- François Bayrou (61) Merkez Demokrat Hareket (MoDem) adayı, % 12
5- Jean-Luc Melenchon (61) Sol Parti (PG) adayı, % 6

 
2 Yorum

Yazan: 23 Aralık 2011 in Haber

 

Etiketler: , , ,

ARRIVEDERCI TURKCELL!.. MERHABA VODAFONE!..

Yurttaşlar Yasası’nın kabülünden önce; erkek, karısını boşamak için üç kez “Boş ol!” der; üç bağı birden koparır, geri dönüşü olmayacak biçimde boşamış olurdu.

Bu kadını yeniden alabilmesi içinse “hülle” gerekirdi.

“Helal kılmak” anlamına gelen “halle” fiilinden türetilen “hülle”; kocasından üç kez boşanan kadının, onunla yeniden evlenebilmesi için başka bir erkekle (hülleci) bir gün için yalansız dolansız, danışıksız, gerçek bir biçimde evlenmesi idi. İkinci eşi ile cinsel ilişkiye girmeden birinci eşi ile evlenmesi helal (!) sayılmazdı.

* * *

25 Mayıs 2011’den bu yana Turkcell faturalı “Full Paket” kullanıyordum.

1000 dakika her yöne, 1000 SMS, 1 GB internet  ve TK kullanım ücreti ile birlikte 70.10 TL.

Eşim Fransa’da yerleşik olduğundan yeğlediğim 19.- TL tutarındaki “Alo Avrupa 2 saat” paketi ve 5 TL tutarındaki “Uluslararası SMS 30” paketi de eklendiğinde toplam tutar 94.10 TL oluyor.

* * *

Numarasını faturalı Turkcell’e taşıyanlara özel  “Haydi Gel” tarifesindeki “Her Şey Dahil” paket ise TK kullanım ücreti ile birlikte 36.10 TL. 300 dakika her yöne, 300 SMS, 300 MB internet.

“Alo Avrupa 2 saat” paketi ve “Uluslararası SMS 30” paketi de eklendiğinde toplam tutar 60.10 TL oluyor.

* * *

Ayda 34.- TL, yılda 408.- TL’lik bir artırım göz ardı edilebilir mi?

“Full Paket”ten “Her Şey Dahil Paket”e geçmek istedim. Ama nafile!! “Eski Turkcelli” değil, “Yeni Turkcelli” olmak gerekiyordu.

Ben de numaramı Turkcell’in faturalı “Full Paket”inden Vodafon’un faturalı “Cep Avantaj Her Yöne Ekstra” tarifesine taşıdım.

Yine 1000 dakika her yöne, 1000 SMS, 1 GB internet  ve TK kullanım ücreti ile birlikte 60.10 TL.

Yani Turkcell’in benzer tarifesinden ayda 10.- TL, yılda 120.- TL daha ucuz.

Amacım bir çeşit “hülle” ile bir ay sonra yeniden Turkcell’e dönmek, Turkcell’in eski abonelerinden sakınıp yeni abonelerine sunduğu bu sözde “nimet”ten yararlanmaktı.

Ama Vodafone’nun “Cep Avantaj Her Yöne Ekstra” tarifesindeki her yöne dakikaların belirtilen 46 ülkedeki sabit hat ve 21 ülkedeki Vodafone operatörü yönüne de geçerli olmasını öğrenmem, numaramı Turkcell’den Vodafone’a taşımakla ne denli yerinde bir karar verdiğimi gösterdi.

* * *

273 dilde hazırlanan “Özgür Ansiklopedi” Vikipedi’ye göre; 28 Aralık 2005’te dünyanın en büyük GSM operatörü (5 kıta, 31 ülke) ve Google, Microsoft, Walmart ve IBM’in ardından dünyanın en iyi 5’inci markası (marka değeri 30.674 milyon USD, piyasa değeri 192.455 milyon USD) Vodafone Grubu bünyesine dahil olan “Herkesin Hakkı” Vodafone Türkiye, ucuz ve nitelikli tarifeleriyle pazarda Turkcell’i geçerek lider olacak. Yine Vikipedi’ye göre Vodafone, en iyi ses kalitesine sahip kuruluş.

“Turkcell’in gücü, Turkcell’in çekim gücü” safsatalarına inanmayın!

7 Haziran 2011 tarih ve “Turkcell” imzalı SMS şöyle:

“Kapsama alanı sinyal alma sorununuza ilişkin bildirdiğiniz bölgeyi (Fatih, Yedikule) inceledik. Şu an olumlu cevap veremesek de, önümüzdeki dönem bölgesel planlamamız dahilinde değerlendireceğiz.”

Veni, vidi, vici . Türkçesi; geldim, gördüm, fethettim.

“An”ı yaşıyorum, Vodafon’da fark var.

Turkcell, Türkiye’nin yüzde 98.96’sında çekiyorsa; Vodafone da nüfusu 10 binden çok olan yerleşim birimlerinin yüzde 99.65’inde çekiyor.

Kaldı ki; Turkcell de, Vodafon da 800 mobil operatörün üye olduğu GSM Birliği’nin (GSMA) yönetim kurulunda.
GSMA’e göre; Turkcell’in de, Vodafone’un da kapsama kalitesi aynı.

Yani, “Yüksek/Değişken” .

Turkcell’in yalnızca tarifeleri “yüksek”. Hatta aşırı, fahiş, ölçü dışı.

* * *

Turkcell’in “bir çeşit” mavi logosu, bugünlerde bana Nâzım Hikmet Ran’ın 1957 tarihli “Mavi Liman”ını çağrıştırır oldu.

“Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın.”

* * *

Arrivederci Turkcell! Güle güle!..

Merhaba Vodafone!..

 
Yorum yapın

Yazan: 21 Ekim 2011 in Haber, Mobil

 

Etiketler: ,

APPLE LOGOSUNUN ANLAMI

“Think Different!..” (“Farklı Düşün!..”)

Alan (Mathison) Turing (1912-1954), Hint kökenli İngiliz matematikçi ve bilgisayar bilimcisi. “Bilgisayar biliminin kurucusu” sayılıyor. (1)

2’nci Dünya Savaşı sırasında Alman şifrelerinin kırılmasında çok önemli bir rol oynayarak “savaş kahramanı” sayılmış, çağdaş bilgisayarların kavramsal temelini atmış, makine ve bilgisayarların düşünme yetisine sahip olup olmayacakları konusunda bir ölçüt öne sürmüş.

* * *

Turing, 14 yaşında iken girdiği ünlü ve pahalı bir özel okul olan Sherborne School’da (Dorset, İngiltere) kendinden yaşça büyük akademik öğrenci Christopher Morcom’la yakın arkadaşlık ve aşk ilişkisi (!) kurmuş. Morcom, son sömestirinin bitmesinden birkaç hafta kala tüberkülozdan ölünce Turing’in dini inancı yıkılmış, ateist olmuş.

Turing, 40 yaşında iken, bir sinemada 19 yaşındaki Alan Murray ile tanışmış. Turing’in evinde birkaç kez kalmışlar. Murray, birkaç hafta sonra bir “suç ortağı” ile Turing’in evini soymaya kalkmış; ne var ki, polis, Turing’in şikâyeti üzerine hırsızları yakalamış. Soruşturma sırasında aralarındaki eşcinsel ilişki ortaya çıkmış. “Müstehcen uygunsuzluk”tan suçlu bulunmuşlar. Turing’e iki seçenek sunulmuş:

1- Mahkûmiyet,

2- Libidosunu azaltmak için bir yıl içinde kendini hadım edecek östrojen hormonu iğneleri tedavisinde göz hapsi.

Hapisten kaçmak için ikincisini yeğleyen Turing, 42 yaşında Manchester’daki evinde siyanür zehirine batırdığı elmayı ısırarak intihar etmiş. Masa başındaki cesedini temizlikçisi bulmuş. Isırılmış siyanür zehirli elma elinde imiş.

Turing’i İngiliz Askeri İstihbarat Bölümü 5’in (MI5) gizlice öldürüp intihar süsü verdiğini düşünenlerin yanı sıra ölümünden 50 yıl sonra dönemin İngiltere Başbakanı Gordon Brown (doğ. 1951), Turing’e yapılanların korkunç olduğunu kabul etti.

Bilgisayar Mekanizmaları Birliği, 45 yıldır bilgisayar topluluğuna teknik makaleler yazan bir kişiye “bilgisayar dünyasının Nobel’i” sayılan “Turing Ödülü” veriyor ve İstanbul Bilgi Üniversitesi de her yıl uluslararası katılımlı bilimsel bir sempozyum olan “Turing Günleri” düzenliyor.

* * *

Tasarımları ve tüketici elektroniği, bilgisayar ve kişisel bilgisayarlar üreten Amerikan çokuluslu Apple ilk kurulduğunda kırmızı ve yeşil kabuklu, mayhoş bir elma çeşidi olan “Macintosh” (“McIntosh”) adı ile anılıyordu. Kurucu ortak, eski CEO (“yılda 1 USD ile en düşük maaşlı CEO) (2), eski genel müdür ve ölümüne değin yönetim kurulu başkanı Steve Jobs, daha sonra İncil’de yer alan Adem ile Havva’daki elmayı kullandı.

Derler ki, bugün ısırılmış elma figürü, eşcinsel matematikçi ve bilgisayar bilimcisi Alan Turing’e ithafen kullanılmaktadır.

Pankreas kanseri hastalığı nedeniyle görevinden ayrılan Steve Jobs’ın (1955-2011) yerine geçen (24 Ağustos 2011) Apple’ın yeni CEO’su eşcinsel Tim Cook’un (1960); ABD’nin en çok satan ve geylere (erkek eşcinsel) hitap eden moda, eğlence ve yaşam biçimi içerikli aylık dergisi Out tarafından “Dünyanın En Güçlü 50 Eşcinseli” listesinde (29 Ağustos 2011) ilk sıraya konması şaşılacak bir rastlantıdır.

(1) Ayrıntılı bilgi için Bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Alan_Mathison_Turing

(2) Kişisel serveti 8.3 milyar USD (15 milyar TL üstü)

 
Yorum yapın

Yazan: 30 Ağustos 2011 in Bilgisayar, Haber, Mobil

 

Etiketler:

“BURUK ACI”NIN 43 yıllık “BURUK ÖYKÜ”SÜ

24 Nisan 2012, Salı

Nedim Şener (46), 1992′den bu yana gazeteci ve haber programcısı Uğur Dündar’la (69) “Arena” adlı haber programını hazırlayan araştırmacı gazeteci-yazar. Milliyet’te çalışırken 2009’da yazdığı “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” adlı kitabından dolayı 7-15 yıl hapis istemiyle 1 yıl 9 gün tutuklu yargılandı, 12 mart 2012’de tahliye edildi.

[Henüz 17’sinde İstanbul’un Osmanbey semtinde Ermeni kökenli Türk gazeteci Hrant Dink’i (1954-2007) eski Büyük Birlik Partisi üyesi Yasin Hayal’in (ağırlaştırılmış yaşam boyu tutukluluktan cezalı) azmettirmesi ile güpegündüz üç el ateş ederek öldüren ve hiçbir pişmanlık duymadığını söyleyen Ogün Samast’ın (doğ. 1990) aldığı ceza 22 yıl 10 ay.]

Aşağıdaki yazı, Nedim Şener’in 2004’te yazdığı “Uzanlar: Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü” adlı kitabının yanı sıra 273 dilde hazırlanan “Özgür Ansiklopedi” Vikipedi, Evrensel vb. yayınlanmış birçok kaynak ve anıdan yararlanılarak yazılmıştır.

1984’te satın aldığı İmarbank ile 2003 rakamlarına göre ülke ekonomisine 9 katrilyon Türk Lirası iç zarar oluşturan ve 6 bin 697 yıla kadar hapsi istenen “kaçak” müteahhit Kemal Uzan, 1964 yılında da tütün tüccarı Habib Edip Törehan’dan 1949’dan bu yana yayınladığı Yeni İstanbul gazetesini satın almıştı. Yeni İstanbul, ekonomi sayfası açan ilk günlük gazete idi. O döneme göre astronomik transfer ücretleri ödeyerek, pek çok gazeteden yeni ünlü isimler aldı. Gazetenin yazı işleri müdürlüğüne Erol Dallı getirildi. Erol Dallı, 2004’te 74 yaşında öldüğünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Onur Kurulu Başkanı idi. Yeni İstanbul’un tirajı bir buçuk ay içinde 100 bine çıktı.

Yeni bir hamle için “Memleketin en ünlü kişisine bir roman yazdıralım!” arayışı başladı. Daha üç yıl öncesi 2’nci Milli Birlik Hükümeti’nde Basın Yayın ve Turizm Bakanı olan başyazar Cihat Baban, Dallı’ya (ölümü 1984), “Git, Türkan Şoray’a teklif et” diye önerdi.

Dallı, bugün rol aldığı 203 film ile dünyanın en çok film çeviren kadın oyuncusu sayılan Türk sinemasının “Sultan”ı Türkan Şoray’ın roman yazmadığını, yazamayacağını belirtince de, “‘Ben, roman yazdım; yayınlansa’ diyen o kadar çok adam var ki; alırsın birinden, üstüne de Türkan Şoray’ın adını koyar yayımlarsın” dedi.

Dallı’nın aklına Cumhuriyet’te düzeltmen olarak çalışan ve romanını yayımlatamayan Adnan Özyalçıner (1974 ve sonrası 15 yıl Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri, 1980 ve 1993’te “Yılın Gazetecisi” ödülleri sahibi) geldi. Özyalçıner, romanının Türkan Şoray adıyla yayımını kabul etti. Erol Dallı, konuyu Türkan Şoray’la 1962’den başlayarak 20 yıl birliktelik yaşayan Galatasaray eski Asbaşkanı arkadaşı Rüçhan Adlı’ya açtı. Yazara 5 bin, Türkan Şoray’a 10 bin liraya anlaştılar.

Romana “Buruk Acı” adı kondu ve tefrikası gazeteye 60 bin tiraj aldırdı.

Ne var ki, Kemal Uzan, paranın üstüne yattı. Gazetenin spor yazarı, maç spikeri Halit Kıvanç’ın; önce Eskişehir, sonra Ankara harcırahını da vermeyince Erol Dallı istifa etti. Dallı; sözleşmeden doğan bir yıllık maaş alacağını Kemal Uzan’a hediye (!) ettiği gibi Türkan Şoray’ın parasını (!) da cebinden ödedi. Ama Rüçhan Adlı, “Kötü bir adamın yanında çalışmak sana yeterince sıkıntı vermiştir” deyip parayı geri gönderdi.

“Buruk Acı” büyük ilgi uyandırınca yapımcı Murat Köseoğlu, 1969’da Nejat Saydam yönetmenliğinde filmini yaptı. Türkan Şoray, Tanju Gürsu ve Muzaffer Tema’nın başrollerini paylaştığı filmin müziği için Adnan Özyalçıner, eşi Sennur Sezer’den şarkı sözü yazmasını rica etti, o da kırmayıp yazdı.

“Gurbet içimde bir ok, her şey bana yabancı
 / Hayat öyle bir han ki, acı içimde hancı
 / Sevmek korkulu rüya, yalnızlık büyük acı / 
Hangi kapıyı çalsam, karşımda buruk acı

 // Yıllar yılı gönlümde bir gün sabah olmadı
 / Bu ne bitmez çileymiş, neden hâlâ dolmadı
 / Sevmek korkulu rüya, yalnızlık büyük acı
 / Hangi kapıyı çalsam, karşımda buruk acı”.

Ne var ki, besteci Teoman Alpay, ayrıntıları bilmediği için segâh makamında bestelediği “Buruk Acı”ya “Güfte: Türkan Şoray” diye yazdı ve söz konusu şarkı, TRT Nota Arşivi’ne 5551 repertuvar no ile kaydedildi.

Filmde, şarkıyı Belkıs Özener seslendirdi. Türkan Şoray, yıllar sonra bu meşhur romanın ve şiirin gerçek sahibi olmadığını itiraf ederken, Kalan Müzik de “Yeşilçam Şarkıları” adı ile piyasaya çıkardığı iki CD’de Sennur Sezer’in iki şiirinden bestelenmiş iki şarkıya yer verdi. Bunlardan biri “Buruk Acı”. CD’de “Buruk Acı”yı, filmde seslendiren Belkıs Özener’in ablası Gönül Yazar okuyor.

Bugün “Buruk Acı” romanının yazarı Adnan Özyalçıner 78, “Buruk Acı” şarkısının söz yazarı eşi Sennur Sezer 69 yaşında.

“Buruk Acı” filmi oyuncularından Tanju Gürsu 74, Türkan Şoray 67 yaşında.. Halit Kıvanç 86 yaşında.

“Buruk Acı” şarkısını filmde seslendiren Belkıs Özener 76, plakta seslendiren Gönül Yazar 72 yaşında.

“Buruk Acı” filmi oyuncularından İstanbul Belediyesi Konservatuvarı çıkışlı Muzaffer Tema’yı Ekim 2011’de 92 yaşında, Murat Köseoğlu’yu 34 yıl önce, 75 yaşında; Cihat Baban’ı 27 yıl önce, 73 yaşında; Rüçhan Atlı’yı 16 yıl önce 73 yaşında; Nejat Saydam’ı 11 yıl önce 71 yaşında; Erol Dallı’yı 7 yıl önce, 74 yaşında; Çanakkale’deki mezarının başında, vasiyeti üzerine “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar” adlı bestesi klarnetle çalınan Teoman Alpay’ı 6 yıl önce 73 yaşında kaybettik.

Bugün 48 yaşındaki TRT dahil, hepsi de “Buruk Acı”nın “buruk acısı”nı yıllarca içlerinde taşıdılar.

Haydi “Sultan”!

10 Temmuz 2011 tarihinde http://www.turkansoray.com’a da ulaşan bu yazıyı hâlâ görmezlikten, duymazlıktan gelme!..
“Buruk Acı”nın 43 yıllık “buruk öyküsü”ne son noktayı koy artık!..

12 Mart 2010’da Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye İyi Niyet Elçisi seçildiğinde, “Sevgiyle yapılamayacak bir şey yoktur diye düşünüyorum. Gücü sevgiyle birleştirirsek, birçok sorunun üstesinden gelebiliriz” dememiş miydin sen?

Bkz.: https://selcukgur.wordpress.com/2017/10/07/sennur-sezerin-2nci-olum-yildonumuve-turkan-sorayin-48-yillik-ayibi/

 
Yorum yapın

Yazan: 27 Mart 2011 in Haber, müzik, Sinema

 

Etiketler: ,